BAE-İsrail arasında imzalanan normalleşme anlaşması ile İsrail, Batı Şeria’da işgal altında tutuğu Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşim birimlerine hukuki statü kazandırmayı hedeflemektedir.
Burada dikkat çekici nokta; Trump’ın Ocak ayı planında yer alan Batı Şeria ve Ürdün Vadisi’nde İsrail egemenliğinin kurulmasına yönelik ifadelerin yer almamasıdır. Trump’ın, ABD’de yapılacak başkanlık seçimi öncesi egemenlik konusunun gündeme getirilmemesini Başbakan Netanyahu’dan istememesi tamamen seçim hesabı olup, bu konuda İsrail’in ilerleyen zaman süreci içerisinde ‘egemenlik’ konusunu yeniden gündeme getirmeyeceği anlamı taşımamaktadır.
Bugün bir çok ülke, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarından geri çekilmesi hususunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 22 Kasım 1967 tarihli ve 242 sayılı kararına atıfta bulunulmaktadır. Oysaki 242 sayılı karar metni, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin VI. fasılasına göre kaleme alınmış olduğundan yaptırım gücü olmayıp, sadece tavsiye niteliği taşımaktadır.
İsrail, 17 Eylül 1978 tarihinde dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’ın girişimleri sonucu, İsrail Başbakanı Menahem Begin ve Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat arasında ‘Ortadoğu Barışı için Çerçeve Belgesi’ kapsamında imzalanan Camp David Anlaşması’nda yer alan; ‘ Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinlilere tam özerklik verilmesi için görüşmeler yapılacak’ ve ‘Batı Şeria ve Gazze’deki kendi kendini yöneten bir idarenin oluşturulması için seçimler yapılacak’ maddeleri ne yazık ki günümüze kadar hiç uygulanmadığı gibi İsrail, bu iki maddeyi yok hükmünde sayarak Batı Şeria’daki bu toprakların yaratılıştan ‘Yehuda ve Samara’ olarak kendilerine ait olduğu iddiasıyla uluslararası hukuka aykırı şekilde fiili işgalini aynen sürdürmektedir.
İsrail, Camp David Anlaşması ile Sina’nın iadesi karşılığında Mısır’ı yanına çekerek Müslümanları bölmeyi başarmış ve işgal planını da aynen sürdürmüştür. İsrail, Batı Şeria’da BM ve Lahey Adalet Divanı’nın bağlayıcı olmayan kararlarını da hiçe sayarak Batı Şeria’da, ‘Güvenlik Duvarı’ projesini de hayata geçirmiş oldu. İsrail, Mısır’la imzaladığı ‘Camp David Anlaşması’ benzerini şu anda Birleşik Arap Emirlikleri ile yaparak Arap ve İslam Dünyası’nı Filistin konusunda daha da zayıflatmayı ve etkisizleştirmeyi hedeflemektedir.
Daha önceden, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri tarafından öne sürülen, ‘İsrail’in Batı Şeria’dan tamamen çekilmesi’ politikalarından söz konusu anlaşmayla artık geri adım atıldığı, buna mukabil, İsrail’in işgal altında tutuğu bölgelerde yeni yerleşim yerleri inşaatlarını dondurması hususunda mutabık kaldıkları ifade edilmekle birlikte, geçmişte Mısır ile yapılan ‘Camp David Anlaşması’ndan yola çıkarak İsrail’in, Batı Şeria’daki işgal planından geri adım atmasının söz konusu olmayacağı bir vakıadır.
Sonuç olarak, BAE’nin İsrail ile yaptığı sözde anlaşmanın Filistin lehine olmadığı ve sadece İsrail’in yayılmacı çıkarlarına hizmet edeceği gayet aşikârdır. İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarından geri çekilmesi ve Kudüs’ü de içine alacak bağımsız Filistin Devleti’nin bir an önce kurulması kaçınılmazdır. Bunun dışında Filistinlilerin içinde olmadığı bu ve benzeri tek taraflı anlaşmaların hiçbir hukuki dayanağı olmadığını ifade etmek isteriz.
Yeniden Refah Partisi olarak şu ifade etmek isteriz ki; deva panzehir gibi sunulmaya çalışılan BAE-İsrail arasındaki ‘Normalleşme Anlaşması’, geçmişteki Camp David Anlaşması, Oslo Barış Süreci gibi sadece ve sadece Faustvari bir anlaşma olup, hiçbir anlam taşımamaktadır.