İdlib Gerçeği….
Türkiye-Rusya Federasyonu arasında 22 Ekim 2019 tarihinde imzalanan Soçi Mutabakat
Muhtırası’na göre, Münbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte
çıkarılacak, mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerinin kolaylaştırılması
amacıyla ortak çalışma yapılacak idi.
Rusya, söz konusu muhtıranın aksine hareket ederek muhalif güçlerin elindeki İdlip’teki
çemberi iyice daraltmak ve Türkiye’nin Suriye’deki gücünü de zayıflatmak maksadıyla Esed
güçlerinin bu bölgeye saldırarak alan kazanmasına sesiz kaldı.
Rus yetkililerin, “Türk askerleri olmaması gereken yerdeydi, biz o bölgelerde teröristleri
vuruyorduk” ifadesi, Rusya’nın Baylun köyünde meydana gelen ve 36 şehit verdiğimiz
saldırıdan birinci derecede sorumlu olduğunu ortaya koymuş oldu.
Türkiye’yi Suriye politikasında köşeye sıkıştırmaya yönelik olan bu vahim gelişmeler
Suriye’deki durumun hiç kimsenin istemediği bir yöne doğru sürüklenmekte olduğunu açıkça
ortaya koymaktadır.
ABD’nin Suriye politikasında omurgasını PYD’nin oluşturduğu SDG ile işbirliği yoluna
giderek Türkiye’ye karşı yeni bir güç unsuru oluşturmaya çalışması karşısında Sayın Erdoğan,
Rusya ile Suriye’de, “ karşı karşıya olmaktansa birlikte hareket etmek daha sağlıklıdır”
mantığıyla birçok alanda işbirliğine gitmeyi yeğledi. İdlip’te Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı
acı tablo Rusya ile oluşturulmaya çalışılan yakın işbirliğinin yeniden gözden geçirilmesini
lüzumlu kılmıştır.
Özellikle Rusya’nın da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yakın temasa girmesi ve daha da
ileriye giderek PYD’nin ana gövdesini oluşturan SDG’nin siyasi kanadını oluşturan Suriye
Demokratik Meclisi’ni (SDM) Birleşmiş Milletlerin 2254 sayılı kararına göre oluşturulan
Anayasa Komitesi’ne dâhil etme çabaları Türkiye’ye karşı olumsuz bir siyasi hareket olarak
değerlendirilebilir. Rusya, bununla da kalmayıp, Türkiye’yi Suriye’de oyun dışına itmeye
yönelik hamleler olarak BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Halife Haftar ile yakın ilişkiler
ortaya koymaktadır.
Hem ABD, hem de Rusya ve İsrail Suriye’de hedeflerini gerçekleştirebilmek için
uyguladıkları ayrıştırma ve zayıflatma politikalarının bir benzeri olarak, Türkiye – İran,
Türkiye – Irak’ı karşı karşıya getirerek bölgede mezhepsel ve etnik ayrıştırmalarını
derinleştirmeye çalışmaktadırlar.
Ne ABD, ne de Rusya bölgede Türkiye’nin güvenliğini ve çıkarlarını öncelememektedir.
Özellikle ABD için asıl olan, öteden beri ifade ettiğimiz gibi İsrail’in güvenliği ve çıkarlarıdır.
Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki, Suriye’nin sorunlarının çözümünde emperyalist
güçler değil, Türkiye, Suriye ve bölge ülkeleri rol oynamalıdır. Bölgede yıllardır Büyük İsrail
hedefi peşinde olan ABD’nin Suriye konusunda devre dışı bırakılması son derece önemlidir.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka korunması, Suriye’de tüm tarafların temsil edildiği
bir yönetimin oluşturulması, devlet otoritesinin yeniden sağlanması ve kalıcı barışın bir an
önce tesis edilmesi gerekmektedir.
Doğan BEKİN
Siyasetçi, Yazar, Çevirmen