COVID-19 VE YAŞANAN MED-CEZİRLER
Dönemin en büyük sarayını inşa eden Fransa Kralı Louis XIV, ne yazık ki sarayda istihdam edilen binlerce kişi için öngörülen 300 kadar porselen ördek, saraydakilerin ihtiyacına cevap vermekten uzak olmakla kalmıyor, aynı zamanda Versailles Saray’ı içerisinde ağır ve yoğun bir kokunun oluşmasına neden oluyordu.
Saray çalışanlarının bir kısmı ağır kokuyu absorbe edebilmek adına vazolarda portakal çiçeğini absorban olarak yetiştirme yoluna gidiyorlardı. Kral Louis XIV ise, yıkanma fobisi ( ablutophobia) yüzünden saray temizliğinin haftada bir yapılmasını emrediyordu. Kendisi de birkaç ayda bir yıkandığı için Versaillles’te istihdam ettiği peruk imalatçılarının yaptıkları perukları kullanırdı.
Ünlü Fransız Diplomat ve Anı Yazarı, de Saint-Simon Dükü Louis de Rouvroy, kaleme aldığı Louis XIV’ın Versailles’i kitabında, Prenses d’ Harcourt’un yürürken küçük…. yaptığını ve hizmetçilerinin onun arkasından yerleri temizlediklerini belirtiyor.
Oysaki yüce dinimiz 1400 yıldan beri temizliği öngörüyor bizlere. Büyük fedakârlık içerisinde gecelerini gündüzlerine katan değerli sağlık çalışanları da virüs konusunda önleyici kural olarak sürekli temizlikten dem vururken, her ne hikmetse Peygamber Efendimiz S.A.V. tarafından ifade buyurulan ‘Temizlik imandandır’ hadis’i ve beş vakit abdest bağlamında bu konunun gündeme taşınması yönünde asıl söz söylemesi gereken din âlimlerinin suskunlukları gözlerden kaçmamaktadır.
Savaşın biçim ve içeriğini değiştiren korona virüs hamlesinin sıcak veçhesi konusunda zihinler hala bulanık ve büyük bir kavram kargaşası yaşanıyor. Oysaki bugün yaşananlar adı konmamış üstü örtük bir savaşın tezahürü olup, bildiğimiz savaşlardan çok öte ve farklı varyasyonlu yeni dengelerin ortaya çıkmasına neden olabilecek kapasite ve boyutta seyretmektedir.
Amerika’nın 1930’larda yaşadığı büyük buhranlı dönemi kaleme alan Horace McCoy’un romanından esinlenerek sinemaya uyarlanan “Atları da Vururlar”( They Shoot Horses) filimindi olduğu gibi vahşi kapitalizmin ayak izlerini COVID-19’da da görmek mümkündür. Ama bir farkla, virüsünün bumerang olup kendilerini de büyük bir dip dalga ile vurabileceğini belki de hesaba katmamışlardı.
Özellikle Çin, bir yandan ABD’yi suçlarken, diğer yandan bu virüsün enfekte ettiği yedi buçuk milyon Wuhanlının 21 Ocak 2020 tarihine kadar Wuhan dışına çıkışına göz yumarak bir bakıma bunun pandemik olmasına da göz yummuştur. Sadece 1 Ocak 2020’ye kadar 900 Çinlinin New York kentine seyahat etmiş olması gözlerden kaçmamaktadır. Özellikle COVID-19’un New York’ta hızla yayılması son derece anlam ifade etmektedir.
New York kentindeki beyaz ırkın üstünlüğü yanlısı örgütlerin virüs konusunda Siyonizm’i imlemeleri de bir başka gelişme olsa gerek.