Birleşmiş Milletler’in girişimleri üzerine Fas’ın Suheyrat kentinde düzenlenen toplantı sonunda Libyalı taraflarca üzerinde mutabakata varılan 17 Aralık 2015 tarihli Libya Siyasi Anlaşması ile; Akile Salih başkanlığındaki Tobruk merkezli yasama organı olarak Temsilciler Meclisi ve danışma kurumu olarak ta Libya Devlet Yüksek Konseyi oluşturuldu.
Suheyrat’ta ilgili taraflar arasında imzalanan söz konusu anlaşma Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından da aynen benimsendi. Bu anlaşmaya göre, Libya’daki geçiş sürecini yürütmek üzere Fayez al Sarraj başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti görevlendirildi.
Libya’nın en nihai siyasi anlaşması ile oluşurulan Libya’daki Başkanlık Konseyi, Sirenayka, Tobruk ve Trablus’tan oluşan üç tarihi bölgenin saçayağı üzerine inşa edildi. Her ne kadar Zintan ve Doğu Libya temsilcileri daha sonra Başkanlık Konseyi’nden istifa etmiş olsalar da bu kurum meşruiyetini aynen devam ettirmektedir.
Bu cümleden hareketle , sadece yasama organı olarak faaliyet yürütme yetkisine sahip olan Tobruk’taki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in insiyatifiyle Libya Ulusal Ordusu başına getirilen Halife Haftar, Suheyrat’ta imzalanan Libya Siyasi Anlaşması gereği, yasama,yürütme ve yargı alanlarında hiçbir yetkiye haiz değildir.
Bu nedenle Halife Haftar’ın, hiçbir yasal dayanak olmaksızın “açık darbe”( blatant coup) yoluyla kendisini tek taraflı devlet başkanı ilan etmesi ve BM tarafından benimsenen Libya Siyasi Anlaşması’nın hiçbir hükmünün kalmadığını beyan etmesi uluslararası teammüller açısından son derece içi boş verbal bir söylemden öteye gidememiştir. Nitekim kendisini destekleyen ülkeler bile onun bu açıklamasını ihtiyatla karşılamış ve destek vermekten büyük ölçüde imtina göstermişlerdir.
Nitekim, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu( UNSMIL) Başkanı Bayan Stephanie T. Williams da yaptığı açıklamada; BM’nin Libya Siyasi Anlaşması’ndan yana olduğunu açıkça ifade etmiştir. Libya Devlet Yüksek Konseyi de, Akile Salih başkanlığındaki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’ne çağrıda bulunarak, darbe girişimine karşı net tavır almaya ve Libya’yı yönetmenin ancak ve ancak seçimler yoluyla olabileceğini ortaya koymaya davet etmesi gayet yerinde bir ifade şekli olmuştur.
Geçen yıl nisan ayında Trablus’a yönelik operasyon başlatan ve geride kalan zaman içerisinde hiçbir varlık gösteremeyen Haftar, son dönemde Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başlatmış olduğu ‘Barış Fırtınası Operasyonu’sonucu Libya’nın batısındaki bir çok stratejik kenti de kaybetti. Haftar’ın Ulusal Mutabakat Hükümeti karşısında almış olduğu ağır yenilgi açık darbe kararını almasını zorunlu kılan en önemli etmenlerin başında gelmektedir. Özellikle Haftar’ı destekleyen ülkelerde son dönemde başgösteren ekonomik çalkantılar ve virüs ile mücadele sonucu ortaya çıkan sarsıntılı süreç te bu kararı almasında etkin olmuş olma ihtimali söz konusudur.
Halife Haftar’ın başında bulunduğu Libya Ulusal Ordusu Sözcüsü Ahmed Mismari’nin Ramazan Ayı dolayısıyla, uluslararası topluluk ve dost ülkelerin girişimleri üzerine ateşkes kararı aldıklarını açıklaması da Haftar’a gücünü yeniden konsolide edebilmek adına zaman kazanmaya yönelik beyhude bir girişim olarak düşünülebilir.
Libya’daki son gelişmeler hiç şüphesiz Türkiye’yi de çok yakından ilgilendirmektedir. Çünkü Libya’daki dengelerin bozulması durumunda Libya-Türkiye arasında akdedilen anlaşmanın geleceği de tartışılır hale gelebilir.
Şöyle ki, Türkiye ile yapılan anlaşmaya ta başından beri karşı çıkanTobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ve sahada büyük çaplı güç kaybı yaşayan Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Haftar’ın, bundan sonraki süreçte nasıl rol oynamaya çalışacaklarının snopsisi de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır.
Buna göre, Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in, siyasi çözüm adı altında teklif ettiği öneriler tamamen Türkiye’yi dışlamaya yönelik sinsi bir planın gereğidir.Akile Salih, Başkanlık Konseyi’nin yeniden oluşturulmasını ve yeni konsey üyelerinin sadece konsey dışından bir başbakan atayabileceklerini dillendirmesi, Türkiye ile yakın ilişki içerisinde olan Fayez al Sarraj’ı başbakanlık görevinden devre dışı bırakmaya yönelik olsa gerek.
Aynı Akile Salih, destekçisi Halife Haftar konusunda ise; Libya Ulusal Silahlı Güçleri’nin ülkenin korunması ve güvenliği için görevlerini ifa etmekte olduklarını ve hiçbir şekilde zorlanamayacaklarını ifade etmekte olup, silahlı güçlerin aynı zamanda Savunma Bakanı’nı da atamaya yetkili olacağını ifade etmesi bir tür askeri vesayeti çağrıştıran bir teklif olduğu ortadadır.
Sonuç olarak; Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih , General Halife Haftar’ın istemleri doğrultusunda politik söylemlerle güç devşirmeye çalışarak Trablus yönetimini tamamen etkisiz hale getirmeye çalışmaktadır. Oysa ki, Halife Haftar’ın tek taraflı olarak kendisini devlet başkanı ilan etmesi, aynı zamanda kendisini Libya Ulusal ordusu başına getiren Temsilciler Meclisi’ni de yok sayması anlamı taşımaktadır. Akile Salih’in Haftar’ın meşru olmayan tutumunu görmezden gelmesi ve Fayez al Sarraj’a yönelik politik atraksiyon içerisinde olması son derece vahim bir durum ortaya çıkarmaktadır.
Bu tutumun, Libya’nın ‘Doğu Libya’, ‘Batı Libya’şeklinde yeni bir kaos ortamına sürüklenebileceğini göz ardı etmemek gerekir düşüncesindeyiz.
Yeniden Refah Partisi olarak, tarihi bağlarımız olan dost ve kardeş Libya’nın yeniden istikrara kavuşması ve küresel güçlerin tasallutundan bir an önce kurtulmasıdır.
Saygılarımızla
Doğan Bekin