Yıllar önce,Prof.Dr. Rıdvan Hoca’yı Kocatepe Camii yakınlarındaki ofisinde ziyaret etmiştik. Rıdvan Hoca, bizi görünce, Mardin’e küçük yaşta yaptığı ziyaretle ilgili anılarını büyük bir heyecan içerisinde bir bir anlatmaya başladı. Mardin’e dair o kadar güzel anılar anlattı ki, sanki uzun yıllar; “ben de Mardin’de yaşadım” izlenimi ve hissini vermeye çalışıyordu.
Rıdvan Hoca’nın o doyumsuz anlatımıyla irdelediği kadim Mardin’e ait bir anısını özellikle burada zikretmeden geçemeyeceğiz:
1939 yılında, 14 yaşlarında yağız bir delikanlı iken Mardin’i ziyaret ettiğini anlatan Prof.Dr. Rıdvan Ege Hoca, Mardin’e dair aklında kalan anıları en ince detaylarına kadar bir bir anlatırken, özellikle kuyudan araba tekerleğinden saraçlar tarafından mamul özgün formlu lastik kova vasıtasıyla çekilen ve yüzeyi kırmızı kılcal kurtçuklarla dolu lil kokulu buz gibi suyun tadını dili döndükçe kendine has bir üslupla anlatırken, o günleri yeniden yaşar gibi gözlerinin hafifçe nemlendiğini hissettik.
Mardin’de kendilerini misafir eden evin sahibesi, kuyudan çekilen kovadaki suyu büyük bir özenle tülbentle süzerken balık misali tülbent üzerinde ritmik güzellikte kıvrak figürlerle oynaşan minik minik kırmızı kılcal kurtçuklar canlı birer film şeridi gibi yeniden gözünün önünde canlanır gibi olmuştu.
Rıdvan Hoca, derin iç çekerek o günleri bir düş havasıyla bizlere anlatırken, belli ki gördüğü o acı manzaranın etkisinin hala bir karabasan gibi ruhunda çok derin izler bıraktığı vücut dilinden açıkça belli oluyordu.
Rıdvan Hoca, büyük bir heyecanla bunları anlatırken bir an zihnim eski başbakanlardan Süleyman Demirel’in kuyu ile ilgili bir anısına gitti. Malum olduğu üzere, Mardin’in Midyat İlçesi’ne bağlı Şenyurt’un muhtarı Nuri Bey’i tanımayan siyasetçi yoktu. Özellikle Demirel ile olan yakınlığından dolayı nam-ı diğer, ‘iş bitirici muhtar’ olarak biliniyordu. Zaten bir ayağı da politika nabzının attığı Ankara’da idi.
Özellikle yaz aylarında terakota testiler içerisinde büyüttüğü Midyat’a özgü kavun ve karpuzları kilerde saklar ve en soğuk kış aylarında Başbakan Demirel’e ikram eder ve günlük ulusal gazeteler de bunu manşetlerine taşırdı.
Muhtar Nuri Bey, Demirel ile olan yakınlığına binaen bir gün kendisinden artezyen kuyusu için ricada bulunur. Başbakan Demirel, Muhtar Nuri’nin bu masum isteğini ikiletmez ve Şenköy’e artezyen kuyusu açılması için yetkililere gerekli talimatı verir. Bu kez Nuri Muhtar, bir kez daha yeniden başbakanlığın yolunu tutar ve bir fırsatını bulup Başbakan Demirel ile yeniden görüşme imkanı bulur. Demirel, Muhtar Nuri Bey’in yeni isteği karşısında şaşırır kalır. Muhtar Nuri Bey, bu sefer de Başbakan Demirel’den köye elektrik getirilmesi için ricada bulunur.
Muhtar Nuri Bey, DSİ kökenli ‘barajlar kralı’ namı ile ün salmış olan Başbakan Demirel’e hem de uzmanlık alanı olan bir konuda istekte bulunmaktan çekinmeyecek kadar öz güvene sahip idi. Demirel, bu beklenmedik istek karşısında şok olur ve bunun mevcut şartlarda mümkün olamayacağını dilinin döndüğü kadarıyla muhtara anlatır.
Muhtar Nuri ise, gayet kendinden emin bir şekilde Başbakan Demirel’e döner ve der ki; “bizim Mardin’de adettendir, sigarayı ikram eden kişi muhtar çakmağını da yanında bulundurmakla mükelleftir.” Bunun üzerine kahkahayı basan Demirel, Muhtar Nuri’ye döner ve der ki,” madem öyle diyorsun, elektrik konusundaki önerin nedir?” Bu soruya oldukça hazırlıklı olan Muhtar Nuri der ki; “Sayın Başbakanım, köye kuyu açtın ve bütün köylülerin hayır duasını aldın. Kuyunun üzerine bir jeneratör kurulumu için de talimat verirseniz bu iş tamamdır inşallah” der.
Bu beklenmedik zekice cevap üzerine Başbakan Demirel, Muhtar Nuri’ye döner ve der ki; “ Muhtar, sen askerlik hizmetini ne olarak ifa ettin.” Muhtar da; “Efendim, ben askerliği çavuş olarak yaptım ve öğünmek gibi olmasın ama askerlikte ‘uyanık çavuş’ lakabıyla nam salmıştım.” İşte bir gün Demirel, bir TV programında en unutmadığı bir anısını anlatırken, Muhtar Nuri ile arasında geçen bu anlamlı diyaloğu dile getirmişti.
Doğan BEKİN