Benjamin Netanyahu yönetimi, tahrif edilen Tevrat’a göre kutsal sayılan Batı Şeria’da yer alan Yahudiye( Judea) , Samiriye( Samaria) ve Ürdün Vadisi’ni ilhak planı, uluslararası hukuku hiçe sayan ve Ortadoğu’yu büyük kaosa sürükleyebilecek çok tehlikeli bir karar niteliğindedir.
Netanyahu, başından beri ‘toprak karşılığı barış’ ve ‘iki devletli çözüm’ yaklaşımına şiddetle karşı çıkan bir anlayışa sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Nitekim, geçmişte de Gazze’den geri çekilme kararına karşı savunduğu bu fikir doğrultusunda Likud Partisi’nden istifa etmeyi yeğlemişti.
Keza Refahyol iktidarı döneminde de Netanyahu, uluslararası camianın yoğun baskısı sonucu 1997 yılında işgal altında tuttuğu El Halil’den geri çekilmiş ve 54.Hükümetin Başbakanı Prof.Dr.Necmettin Erbakan’ın girişimleri sonucu Batı Şeria’nın El Halil kentindeki Geçici Uluslararası Mevcudiyet’te(TIPH) Türk askerleri de Filistinli kardeşlerimizin haklarını korumak adına görev üslenmişti.
İsrail Başbakanı Netanyahu,söz konusu bölgelerde İsrail egemenlik kararının uygulanmasına Temmuz ayı başlarında başlanacağını çok önceden duyurduktan sonra ,İsrail’in Birleşmiş Milletler nezdindeki daimi büyükelçisi Danny Danon’un geçenlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada; “İsrail’in tarihi bağlamda hak iddia ettiği bölgelerde egemenlik kurma hakkına sahip olduğunu” ifade etmesi son derece vahim ve mesnetsiz bir yaklaşım şeklidir.
Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Fontelles ,ilhak planının uluslararası hukuku hiçe saymakla eşdeğer olduğunu ifade ederken, İsrail Hayom’a göre ise; Tel Aviv yönetiminin Batı Şeria’nın bazı bölgeleri ve Ürdün Vadisi’ni ilhak planının askıya alacağı ve sembolik ilhak kararında karar kılınacağı vurgulanırken, bunda hiç şüphesiz ABD başkanlık seçimlerinin etkin rol oynadığı tahmin edilmektedir. Özellikle Trump’ın damadı Jared Kushner’in ,Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde bu kararın alınmasında önemli etkisinin olduğu tahmin edilmektedir.
İsrail, özellikle 1967 savaşından sonra Batı Şeria’da yer alan Yahudiye ve Samiriye’de uluslararası hukuku çiğneyerek oluşturduğu Yahudi yerleşim birimleri BM tarafından zaten işgal toprağı olarak kabul edilmektedir.İşte bu işgal altındaki söz konusu topraklarının ilhakı Oslo muhabakatının çöküşüne yol açacağı gibi, İsrail-Ürdün arasındaki barış anlaşmasının da sona ermesine neden olabileceğinden bu durumda Kudüs’te yer alan ve Ürdün ile yapılan anlaşma ile güvence altına alınan Mescid-i Aksa ve diğer İslam eserlerinin de İsrail yönetimin tahakkümüne terk edilmesi halinde vahamet boyutunda gelişmeler ortaya çıkacaktır.
Bu nedenle, Ortadoğu’yu içinden çıkılmaz bir darboğaza sürüklemesi söz konusu olan bu ilhak planının ilgili kuruluşlar tarafından durdurulması son derece önem arz etmektedir.
Yeniden Refah Partisi olarak İsrail’in her türlü ilhak planını şiddetle redettiğimizi ve kınadığımızı ifade eder, ayrıca İsrail’in işgal altında tutmakta olduğu Filistin topraklarından bir an önce geri çekilmesi hususunda uluslararası kamuoyunu göreve davet ediyoruz.
Doğan Bekin
Yeniden Refah Partisi
Genel Başkan Yardımcısı