Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr.Ali Erbaş’ın uzun bir sessizlikten sonra 24.04.2020 tarihinde verdiği Cuma Hutbesi sonucu Ankara Barosu’nun Basın Açıklaması ile kamuoyunun gündemine iyice oturan konu, T.C.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ,Ankara Barosu hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 216/3 maddesi kapsamında ,halkın bir kesimini benimsediği dini değerleri aşağılama suçundan re’sen soruşturma başlatmasıyla artık hukuka taşınmış oldu.
Burada asıl üzerinde durulması gereken en önemli husus; mevcut iktidar tarafından imza tahtına(altına) alınan ve Türkiye açısından da artık bağlayıcılığı söz konusu olan Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin;“cinsel yönelim ve cinsel kimlik temelli ayrımcılığı yasaklamaktadır” ifadesini havi 3. Maddesinin açık vuzuhatıdır.
Bu cümleden alarak, bizi biz yapan dini, manevi ve ahlaki dokumuzla taban tabana ters düşen ve büyük infial oluşturan İstanbul Sözleşmesi’nin bir an önce ilga edilmesi ve başta Soros Vakfı olmak üzere bazı Batılı büyükelçiliklerin İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda faaliyet göstermekte olan sivil toplum kuruluşlarına vaki desteklerinin mercek altına alınması büyük önem arz etmektedir.
İstanbul Sözleşmesi’nin ilgası konusunda Yeniden Refah Partisi Genel Başkanımız Sayın Dr. Fatih Erbakan’ın Millietimizin hassasiyetlerini dile getiren açıklamaları dışında , dini, manevi ve kültürel değerlerimize yeri geldiği zaman dem vuran siyasilerin bu konuda hiçbir tepki vermemeleri gözlerden kaçmamaktadır.
Burada asıl olan, Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş Bey’in Milletin beklentisi doğrultusunda yaptığı doyurucu açıklamadan ziyade, asıl ilgili ve yetkililerin İstanbul Sözleşmesi’nin olası zararlarını dikkate alarak bir an önce harekete geçmesi ve yapılan yanlışlıktan geri adım atmasıdır.
Saygılarımızla
Doğan Bekin