Birleşmiş Milletler tarafından resmen tanınan ve Türkiye’nin de açıkça desteklediği meşru Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Mustafa Al Sarraj ile eski Başbakan Ali Zeydan döneminde Savunma Bakanı olarak görev yapan ve şu anda Libya Ulusal Ordusu Komutanı General Halife Haftar tarafından desteklenen Bingazi’de kurulan sözde paralel hükümetin Başbakanı olarak görev yapan Abdullah Abdurrahman al Thani arasındaki politik ayrışma gün geçtikçe iyice derinleşmektedir.
ABD,BAE ve Mısır’ın desteğini arkasına alarak Libya’da hakimiyeti ele geçirmeye çalışan LibyaUlusal Ordusu Komutanı Halife Haftar, ABD’ye rağmen Rusya ile işbirliğine giderek Rusya’ya bağlı Özel Operasyon Güçleri ( Spetsnaz), Wagner Şirketi, Darfur’da adlarını duyuran Sudan Janjaweed Milis Güçleri ve Çad Milis Güçleri ile gücünü konsolide ederek Trablus’taki meşru hükümeti devirmek üzere büyük bir çaba içerisine girdi.
Bu durum karşısında ABD Dışişleri Bakanlığı geçen yıl 14 Kasım’da çok sert bir açıklama yaparak ,Haftar’ın Rusya ile olan işbirliğini tasvip etmediğini açıkça ifade etti.
İşte Libya’da tam da bu hassas gelişmeler yaşanırken, Türkiye’yi ‘Sevilla Haritası’ ile İskenderun Körfezi’ne hapsetmeyi tasarlayan AB’nin tutumu karşısında Türkiye’nin ,önemli bir hamle ile 27 Kasım 2019’da meşru Libya Hükümeti Başkanı ile ‘Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Muhtırası’nı imzalaması zamanlama açısından önemlidir.
Bu arada , Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’e karşı ABD’nin uyguladığı ambargo , petrol fiyatlarındaki düşüş, korona virüsü gibi gelişmeler Rusya’nın ekonomik bakımından zor bir süreçten geçmesine neden oldu. Nitekim Putin’in geçen ay TASS haber ajansına verdiği bir demeçte, dış yaptırımlardan dolayı ülkenin 50 milyar dolarlık kaybının söz konusu olduğunu açıkça ifade etmesi Rusya’nın içinde bulunduğu ekonomik açmazın bir göstergesi olsa gerek.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye’nin desteklediği meşru Trablus hükümetine bağlı silahlı güçlerin savunmadan taaruza geçerek, ‘Barış Fırtınası Operasyonu’ ile Batı Libya deniz kıyısında yer alan önemli yerleşim kentlerinden Sabrata ve Surman başta olmak üzere 7 stratejik merkezi Halife Haftar güçlerinden geri alması , Tarhuna’yı ve Al Wattia Askeri Üssü’nü kuşatması Trablus Hükümeti açısından olduğu kadar Tunus ve Türkiye açısından da önemli gelişmedir. Nitekim, Tunus ile Trablus arasındaki Batı Libya kıyı şeridi tamamen kontrol altına alınması sonrası Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in, meşru yönetim olan Ulusal Mutabakat Hükümeti yanında yer aldıklarını ifade etmesi dikkatlerden kaçmadı.
Libya, Türkiye’nin Akdeniz’deki varlığı açısından son derece stratejik öneme sahip bir ülke olup, Türkiye’nin Trablus Hükümeti ile olan işbirliği politikalarını daha da üst düzeylere taşımasının büyük yarar getireceği gerçeğini göz ardı etmemek gerekir düşüncesindeyiz.Asıl bundan sonra Libya’nın, toprak bütünlüğünü koruyarak bir bütün olarak varlığını devam ettirebilmesi açısından uluslararası platformlarda büyük hamleler başlatılmasının son derece yararlı sonuçlar doğuracağına olan inancımız tamdır.
Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki; Libya’da, barış ve kardeşliğin bir an önce tesisi, akan kanın durması ve yeni bir ‘Suriye Sendromu’nun yaşanmaması için süratle atılacak somut adımların büyük önem arz edeceği ve Türkiye’ nin Akdeniz’deki çıkarlarının korunabilmesi, kazanımlarının korunması açısından da üzerinde durulması gereken önemli bir konu olduğunu ifade etmek isteriz.
Saygılarımızla
Doğan Bekin
Yeniden Refah Partisi
Genel Başkan Yardımcısı