Osmanlı döneminde Mardin’in birçok şarkı ve türkülerine esin kaynağı olan gizemli Halep kenti, Mardinliler için en az palimptest kent İstanbul kadar önem taşıyan büyüleyici ve etkileyici atmosfere sahip, ortak gelenek, görenek ve adetlerimizi yüzyıllarca büyük ölçüde bağrında taşıyan önemli bir ticaret merkezi idi.
Fransız Katolik Kapusen(Capusins) faaliyetlerinin en önemli güç merkezlerinin başında sayılan, konum itibariyle şu andaki Cumhuriyet Meydanı’nda yer alan “Le Couvent des Péres Capucins a Mardine” (maison-mère) yerleşkesinin Yabancı Dil Okulu( Ecole Les Capucins), verdiği Fransızca eğitimle birçok Mardinlinin Fransızca öğrenmesine ön ayak olmuş bir kurumdu.
Şeyh Yusuf el Haki gibi Müslüman din âlimlerinin de “Utlubu’l-ilme mine’l-mehdi ile’l-lahd velev bissin”( Çin’de bile olsa, beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.) hadis-i şerifinden hareketle bu merkezde Fransızca dil eğitimi görmüş olmaları dikkat çekicidir. Osmanlı döneminde Meclis-i Mebusan’da Mardin’i temsil eden Said Efendi’nin torunu büyük babasını anlatırken şöyle diyordu; “Büyük babama yetiştim, onun doksan yaşına merdiven dayadığı bir zamanda, sallanan sandalyesinde(rock chair) François Marie Arouet’i Fransızca yüksek sesle okurken görünce çok şaşırmıştım” deyince yüzümde beliren büyük tebessüme hiçbir mana verememişti doğrusu. Çünkü büyük babasının da bu okulda Fransızca okuduğunu eski arşiv bilgilerinden çok iyi bildiğimi nerden tahmin edebilsin ki?
Paris’te on beş günde bir veya aylık olarak çıkan misyon yayınlarının yanı sıra, Le Petit Journal, L’Illustration gibi haftalık Fransızca dergi ve mecmuaların çok zahmetli, yorucu ve tehlikeli yolculuklardan sonra Mardinli “Leon bin Beyt el Katırçi”(Katırcıyan)’nın yönetimindeki deve kervanıyla Halep’ten Mardin’e getirildiğini söylersek belki de birçok kişi için abartı gibi gelebilir.
O dönemler Mardin’de görev yapan yabancıların özel güncelerinde de buna rastlamak pekâlâ mümkündür. Dergi ve mecmualara ulaşması için gün sayanların yanında, Halep’e gidip-gelen kervana genellikle fildişi tarak, savatlı veya art nouveau işlemeli gümüş aynalar ve mekhele (sürme) gibi süs eşyaları ısmarlayan Mardinli hanımefendiler, Katırcı Leon’un Halep’in ünlü ve görkemli Victoria kapalı Çarşısı’nın ana portalından ne zaman giriş yapacağını dahi hesap edebilecek düzeye gelmişlerdi. Mardin şarkılarına ve türkülerine de konu olan bu süs eşyalarının başını fildişi tarak, ayna ve mekhele çekmekteydi.
Bu masum istekler aslında Katırcı Leon için ayrıntıdan öteye gitmiyordu. Çünkü asıl sorumluluk gerektiren ise kıymetli eşya ve posta nakli idi. İşte bu noktada katırcılar çok emin insanlardan seçiliyordu. Mardin-Halep hattında katırcılık yapan Leon da bunlardan birisiydi. Bir diğer kardeşi ise, Mardin-Trabzon hattında görev yapmaktaydı. Şam- Mekke hattında görev yapan katırcılar genellikle Mardin ve Şam Araplarından oluşuyordu. Musul-Bağdat-Basra hattında görev yapanların büyük çoğunluğu ise Mawsali(Musullu) olarak kendilerine lakap verilen katırcılardan oluşuyordu.
Mardin- Halep hattının çok işlek oluşu, Batılı gezgin ve misyonerlerin sürekli bu hattı kullanmaları, Katırcı Leon’a ekstra bir şöhret kapısı açılmıştı Mardin’de.
Bin bir gece masallarından hareketle, Bağdat’a gitmek üzere yola koyulan Batılı gezginler de, Halep’ten Mardin’e kadar mutlak suretle Katırcı Leon’un kervanına katılmışlardır. Osmanlı döneminde evrensel bir kimliğe sahip birçok Batılının rüyalarını süsleyen ve ‘Sarazen’ olarak dillendirilen Mardin ve ‘Sarazenler’(Sarecenus) olarak adlandırılan Mardinliler, aynı zamanda doğal bir kültür elçilisi olan ve uzun ve yorucu yolculuk sırasında Batılıların Mardinlileri daha iyi tanımaları için onlarla dostluk köprüleri kuran Katırcı Leon, aynı zamanda bir kültür elçisi olarak ta biliniyordu. Kim bilir günümüzde olsa kendisine belki de “Chevalier Dans I’Ordre National de Merite” ödülü layık görülebilirdi. Ki buna benzer ödülleri alan o dönemin Mardinli tüccarları da yok değildi. Mardinli Keldani Cemaati’nden Hanna Şuha da bu tüccarlar arasında yer alıyordu. İspanya Kraliçesi Isabella II tarafından kendisine ‘Sivil Liyakat Nişanı’( Al Merito Civil) payesi ve ‘Mardin Fahri Konsolosu’ unvanı vermiş olması önemli bir ayrıntı olsa gerek. Mardin’de yer alan ‘Beyt Şuha’ konağı İspanya Konsolosluk binası olarak kullanılmaktaydı. Konağın damı üzerinde İspanyol Bayrağı(Bandera Española) dalgalanıyordu.
Amerikan Protestan Misyonunun Mardin’de kurduğu kütüphanedeki binlerce İngilizce kitabın Mardin’e hangi yollarla ve nasıl ulaştığı konusunda çoğumuz kafa yormamışız anlaşılan. Bu eserlerin kazasız belasız Mardin’e ulaşmasında şüphesiz Katırcı Leon’un oynadığı rol yadsınamaz. Fakat Amerikalı misyonerlerin Mardin’i terk etmesinden sonra o kitapların akıbeti ise içler acısıdır.
İpek yolunun can damarını oluşturan Mardin-Halep hattında, iki yüz-üç yüz yük devesiyle o zamanın şartlarında önemli bir taşıma filosuna sahip olan Katırcı Leon’a kısaca değinmeye çalıştık. Burada, Mardin- Basra hattında görev yapan ve çoğunluğu Musul Arap asıllı olan”Beyt el Mawsalli” kervancılarını da unutmadık elbette ki. Mardin’i kuzeye, güneye, doğuya ve batıya bağlayan ticaret yollarında yüzyıllarca yük taşıyan cümle katırcıların ruhları şad olsun.