1980 öncesi Ankara Gölbaşı Sineması hınca hınç dolmuş , hepimiz Necip Fazıl Kısakürek’in , “Dünya Bir İnkılâp Bekliyor” konferansında vereceği mesajı sabırsızlıkla bekliyorduk. Üstad, yavaşça sandalyeye oturur oturmaz masanın üzerinde yer alan kül tablasına uzanarak hafifçe önüne doğru çekip cebinden çıkardığı sigara paketini de yanına yerleştirerek işe koyuldu.Paketten çıkardığı sigarayı kibritle yaktıktan sonra içmeye ve dumanını havaya üflemeye başladı. Üstad, sigarasından birkaç nefes çekip izmariti de kül tablasında söndürdükten sonra yavaşça arkaya doğru yaslanarak konuşma için pozisyon almaya başladı. O ana kadar her şey yolunda gidiyordu.Tam konuşmaya başlayacağı sırada mikrofonun azizliğine uğradı. O sırada salonu hınça hınç dolduran biz gençler Üstadın büyük hışmına uğramaktan geri kalmadık.Bir kere Üstadın ağzına düşmüştük artık. Üstad; “Ne biçim gençliksiniz siz, daha bir mikrofonun ayarını bile beceremiyorsunuz. Bir de kalkmışsınız Dünya Bir İnkılâp Bekliyor’u dinlemeye gelmişsiniz. İşte eseriniz ortada duruyor ” başka döze ne hacet dedikten sonra konferans vermekten vaz geçtiğini yüksek sesle ve kızgın bir edayla ifade ederek büyük bir hışımla sahne perdesini aralayıp platformu yavaş adımlarla terk etmeye başladı. Bir anda hepimiz bir ağızdan Üstad buraya, Üstad buraya diye coşkulu bir tempoyla bağırmaya başladık. Gölbaşı Sineması gençliğin o sesinden adeta yıkılıyor gibiydi. Büyük coşkuya kendilerini kaptıran biz gençler artık üzerlerindeki ataleti bir kenara bırakmış ve canlanmıştık. Anlaşılan, Üstadın o sitemkar sözleri bizler içinbüyük bir motivasyon oluşturmuştu.
Bu coşkulu tempoya perde gerisinden daha fazla sessiz kalamayacağının farkına varan Üstad Necip Fazıl Kısakürek, her zaman olduğu gibi bir kez daha şair ruhlu duygusallığına yenik düşüp platforma geri dönüp “Dünya Bir İnkılâp Bekliyor” adlı konferansı vermeye başladı.
Tarihin cilvesine bakınız ki, bu konferansta Abdullah ÖCALAN da bizlerle birlikte gençler arasında yer aldığını ve onun da “Üstad buraya, üstad buraya” diye bizler gibi tempo tutanlar arasında olduğunu yıllar sonra bir arkadaşımız bizlere ifade etmişti.
Üstadın o konferansta üzerine basa basa söylediği; «Evet, İslâm, 16. Asır sonlarına doğru temsil kadrosunda zaafa uğramıştır. Ama daha sözünü söylemiş değil. Son sözünü temsil kadrosunda ve yeni telakkiler önünde henüz söylememiştir. Bu son sözü söyletecek nesli yoğurmaya çalışıyoruz.» sözleri hala birçok kişinin kulaklarını çınlatmaktadır.