istanbul manzara

SÖZDE 1915 ERMENİ SOYKIRIMINA KARŞI DAHA GÜÇLÜ POLİTİKALAR GELİŞTİRMEMİZ GEREKMEZ Mİ?

Yahudi asıllı ünlü Siyonist Avukat Prof.Dr. Raphael Lemkin’in sözde Asuri ve Ermeni Soykırımı’ndan yola çıkarak 1944 yılında ülkemizi suçlayarak ilk kez dile getirdiği soykırım(genocide) ifadesini; ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Konvansiyonu’nu hazırlayarak tamamlamasından sonra, ne yazık ki her yıl ABD başkanları tarafından Ermeni Diasporası nezdinde Türkiye’ye karşı siyasi bir koz olarak kullanılmaya çalışılmaktadır.
Nitekim Demokrat Parti başkan adaylarından ve ABD eski Başkanı Barack Obama’nın yardımcısı olarak ta görev yapan Joe Biden, dün yaptığı açıklamada; “ABD başkanlığına seçildiğim takdirde 1915 Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıyacağımı taahhüt ediyorum” ifadesi son derece talihsiz bir açıklama olup, dışişleri bakanlığının bu konuyla ilgili sessiz kalmayıp bir açıklama yapması zarureti ortaya çıkmaktadır.

1918’dekurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı olan Hovannes Kaçaznuni’nin 1923’te Bükreş’te yapılan toplantıda Taşnaksutyan Partisi tarafından sunulan raporunda, 1915 olaylarında Taşnaksutyan yönetiminin de suçlu olduğunu ve Müslümanlara yönelik katliamların yapıldığı açıkça itiraf ederken, Ermeni Devrimci Federasyonu( Dashnagtzoutiun)’un artık 1915 olaylarıyla ilgili yapabileceği hiç bir şeyin kalmadığını ve fesih kararının alınması gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen, sözde 1915 Ermeni Soykırımı her yıl Türkiye’nin önüne getirilmeye çalışılmaktadır.
Bu konuda, birçok ülkenin Türkiye’nin yumuşak karnı olarak görmeye çalıştığı sözde 1915 Soykırımı ile ilgili yaklaşımları son yıllarda siyasi bir argüman olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda yetkililer tarafından daha güçlü politikaların ortaya konulması artık bir zaruret halini almıştır.

ABD Başkanı Trump’ın, her yıl olduğu gibi, bu yıl da, Osmanlı Devleti’nin son döneminde 1.5 milyon Ermeni’nin tehcir, katliam ve ölüm yürüyüşü ile ‘Büyük Felaket'( Meds Yeghern) ile yüz yüze kaldığını ifade etmesi tamamen Ermeni diasporanın yanlı ve algı operasyonuna yönelik söylemleriyle örtüşmektedir. Aynı Trump’ın Ermeniler tarafından yapılan Hocalı Soykırımı konusunda hiçbir tepki vermemesi tam bir paradoks oluşturmaktadır.
Oysaki 1915 olaylarıyla ilgili dönemin Fransız İstatistik sonuçlarının ortaya koyduğu gerçekler ve Justin McCarthy’nin Ermenilerle ilgili istatistiki rakamları tamamen aksini ifade etmektedir.
JUSTIN Mc Carthy’e göre ;

Anadolu’dan Ermeni Göçü:
Ülke ve Sayı:
Rusya 400.000 (Kuzey Kafkasya’ya göç büyük oranda refah düzeyi nedeniyle yapılmıştır.)
Yunanistan 45.000
Fransa 30.000
Bulgaristan 20.000
Kıbrıs 2.500
Diğer Avrupa ülkeleri 2.000
Kuzey Amerika 35.380
Suriye 100.000
Lübnan 50.000
Irak 25.000
Filistin ve Ürdün 10.000
Mısır 40.000
İran 50.000
Diğer 1.000
Toplam mülteci 810.000
Anadolu’da kalan Ermeni sayısı 70.000

Rusya’ya yapılan büyük çoğunluğu daha müreffeh bir yaşam için Doğu Anadolu’dan Kuzey Kafkasya’ya yapılan 400.000 kişilik göç ve 1897-1914 tarihleri arasında Amerika kıtası ve Avrupa’ya göç amaçlı olarak özellikle Halep ve Beyrut’a yapılan göçler dikkate alındığında “Tehcir Kararı” ile Anadolu’dan Ortadoğu ve diğer yerlere yapılan zorunlu tehcirin rakamsal olarak diasporanın ifade ettiği 1.5 milyon Ermeni iddiasından çok farklı olduğu ortadadır.
Özellikle, Fransızların Osmanlı Devleti için yaptığı istatistiki veri çalışmaları, salnameler ve Justin Mc Carthy’nin , ‘Osmanlı Anadolu’nun Nüfusu ve İmparatorluğun Sonu’ (The Population of Ottoman Anatolia and the end of the Empire) kitabı gibi araştırma sonuçlarının ortaya koyduğu gerçekler büyük önem arz etmektedir.
Burada özellikle Ortadoğu’ya yapılan göçler, Amerika’ya ya gitmek üzere olup, bu göç hareketi 1897’den itibaren hız kazanmaya başlamış ve tehcir kararından çok önce gerçekleşmiştir. Beyrut limanı Amerika ve Avrupa’ya yapılan göç dalgasında kilit rol oynamıştır.

Burada önemli bir konuya değinmek gerekirse, 1914 yılında Rusya’da 1.4 milyon Ermeni nüfus mevcut idi. Bu nüfusa Osmanlı topraklarından katılan 400.000 kişi eklendiğinde 1916-1917 yıllarında Kuzey Kafkasya’daki Ermeni nüfusu 1.78 milyona yükselmiş olduğunu görmek mümkündür. 1922 yılına gelindiğinde ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ndeki Ermeni nüfusunun 1.1 milyona düştüğünü görmek mümkündür. Buradaki % 25’lik ölüm oranı ve Amerika’ya göç dikkat çekmektedir.
Ermeni Diasporası, 1914-1922 tarihleri arasında Rusya’daki %25’lik Ermeni nüfusunun azalma sebebini sorgulamak yerine, abartılı rakamlarla 1915 olaylarını gerçeklerden saptırmaya çalışmaları dikkat çekicidir

Doğan BEKİN

“Şuşa Zaferi” İşgal Altındaki Toprakların Özgürleşmesinde Kilometre Taşı Olacak

Genel Başkan Yardımcımız Doğan Bekin, Dağlık Karabağ'ın kalbi konumundaki Şuşa şehrinin işgalden kurtarılmasıyla Ermeni işgal güçlerinin bir kopuş sürecine gireceğini ve bu zaferin işgal...

FRANSACUMHURBAŞKANI EMMANUEL MACRON KAŞ YAPAYIM DERKEN YİNE GÖZ ÇIKARDI

Macron, bir yandan Charlie Hebdo tarafından yayınlanan karikatürler konusunda İslam dünyasında yanlış anlaşıldığını ifade ederken, diğer yandan söz konusu karikatürleri mütecaviz bir tutumla ısrarla...

NECİP FAZIL KISAKÜREK VE ABDULLAH ÖCALAN

1980 öncesi Ankara Gölbaşı Sineması hınca hınç dolmuş , hepimiz Necip Fazıl Kısakürek’in , “Dünya Bir İnkılâp Bekliyor” konferansında vereceği mesajı sabırsızlıkla bekliyorduk.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

22,159BeğenenlerBeğen
3,912TakipçilerTakip Et
0AbonelerAbone
- Advertisement -

“Şuşa Zaferi” İşgal Altındaki Toprakların Özgürleşmesinde Kilometre Taşı Olacak

Genel Başkan Yardımcımız Doğan Bekin, Dağlık Karabağ'ın kalbi konumundaki Şuşa şehrinin işgalden kurtarılmasıyla Ermeni işgal güçlerinin bir kopuş sürecine gireceğini ve bu zaferin işgal...

FRANSACUMHURBAŞKANI EMMANUEL MACRON KAŞ YAPAYIM DERKEN YİNE GÖZ ÇIKARDI

Macron, bir yandan Charlie Hebdo tarafından yayınlanan karikatürler konusunda İslam dünyasında yanlış anlaşıldığını ifade ederken, diğer yandan söz konusu karikatürleri mütecaviz bir tutumla ısrarla...

NECİP FAZIL KISAKÜREK VE ABDULLAH ÖCALAN

1980 öncesi Ankara Gölbaşı Sineması hınca hınç dolmuş , hepimiz Necip Fazıl Kısakürek’in , “Dünya Bir İnkılâp Bekliyor” konferansında vereceği mesajı sabırsızlıkla bekliyorduk.

KIBRIS’TA YENİ SÜREÇ VE BEKLENTİLER

KKTC’de yapılan ve Sayın Ersin Tatar’ın kazandığı cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi, şüphesiz ki Doğu Akdeniz’de yaşanan son konjonktürel gelişmeler ışığında KKTC’nin geleceğini derinden etkileyecek öneme haizdir.

KKTC MARAŞ BÖLGESİNİN SADECE SAHİL KISMI DEĞİL, TAMAMININ İSKÂNA AÇILMASI GEREKİR

KKTC'nin Gazimağusa şehrine bitişik Doğu Akdeniz’in ünlü turizm beldesi sayılan ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ‘Hayalet Şehir' olarak adlandırılmaya başlanan Maraş, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar uyarınca hem yerleşime hem de iskâna kapatılmıştı. 13 Ağustos 1974 tarihinde nihayete eren İkinci Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kurtarılmış olmasına rağmen ne yazık ki, hala iskâna kapatılmış durumdadır. Oysaki Maraş bölgesinin Osmanlı vakıf mülkü olduğu belgelerle sabittir.

Pin It on Pinterest